Date: 8/22/2017
By senasevic
Rüyam Sedanurla yürüyüp bir sınıfa girdiğimizde başladı. Sena pakı sık sık görüyordum ve bir şekilde şerife lafı getiriyordum, annem kızınca şerif abi diyerek toparlıyordum. Sonra kendimi bir savaş meydanında buldum. Ağaçların çevrelediği ve yakınında bir ırmak olan alana gecenin karanlığı çökmüştü. Bir süre saklanmaya çalıştıktan sonra mücadele etmenin kaçınılmaz olduğunu anladım ve okumu çıkardım. Etrafta gördüğüm düşmanlara atmaya başladım. Oklarımın çoğu saplanmıyordu ama kimisini öldürdüğümü gördüm. Saklandığım oyuktan çıkıp meydanın içine ilerlesemde her halim saklanır gibiydi. Kılıçla savaşan müttefiklerimin yanından geçerken düşmanlara saldırdım ve öldürdüğüm yüzlerden birini hâlâ net hatırlıyorum. Aslan amcayla mücadele ederken kılıcı tam karnıma sapladı. Kanamıyordu ama çok ağrıyordu. Meydanın dışına gittim arkadaşlarıma gösterdim, Zehra abla nedense beni tekrar savaş meydanına götürdü orda savaşmaya başladık, çok iyi kılıç kullanıyordu parmaklarım ve kollarım kılıç kesikleriyle doldu. Ansızın kılıcın yine karnıma saplandığını hissettim. Diğer yaramın hemen solundaydı. O sırada kılıcımı ona sapladım ve oracıkta onu öldürdüm. Annemin yanına gidip zehrayı öldürdüğümü söylediğimde çok korkuyordum. Annesinden, abdullah abiden ve tanıdığım kişilerden. Kendimi nasıl aklayacağımı düşünürken yaralarımdan korkmaya başladım ve bir hastaneye gitmeye karar verdim. Savaş meydanımdan çıktığımda bir caddedeydim. Bu caddeye daha önce bir rüyamda daha gitmiştim ve orda bana yardım edecek polisler yoktu. Caddeye çıktığım an kevserle karşılaştım yaralarımı bahane edip oradan uzaklaştım. Sağ taraftan yürüyordum. Caddede ilerlerken bu caddeyi tanıdım. Ancak hastaneyi bir türlü bulamayınca işkillendim ve yukarı aşağı caddeyi yürürken peşimdeki iki adamı farkettim. Savaş meydanında öldürdüğüm o kişiye çok benziyordu. İntikam almak için gelen bir akraba diye düşünüp hızlandım. Bir büfe gördüm ve hastaneyi sordum. Hastanenin hemen yanında olduğunu görünce şaşırdım, nasıl göremediğimi düşündüm. Yaralarımı tutarak yürürken bir kalabalık gruba takılıp peşimdekiler alt etmeye karar verdim. Nedense ağır çekimdeymişim gibi bir yürüyüşüm vardı. Mürüvvet teyze beni tuvalet gibi bir yere götürdü ama bir bakıp çıktık sadece, oradan bir kaç yara bandı aldım. Hastaneye döndüm. Yaramı dikmediler. Sadece bir poşet ilaç verdiler. Dönerken benimle birlikte saklanan arkadaşımla ilaçları paylaşacağımı hatırladım. O benden daha önce yaralanmıştı. Yüksek bir binanın tepesinde onun fotoğrafını görmeseydim az kalsın unutuyordum. Savaş meydanına doğru yürürken onunla ağaçların arasında suyun kenarındaki sığınağa nasıl gidebileceğimi düşünüyordum. İki elimle yaralarımı tutuyordum. Ölmeme sebebimse şanslı olmammış. Eğer iki yara da göbek deliğimin sağında ve solunda değil de üstünde olsa acı içinde ölecekmişim. Şansımı düşünerek yürümeye devam ettim.